Eğilimler davranışları etkileyen yapısal ivmelerdir.
Doğal özellik olarak bulunan ve yönetimi insanın kendisinde olan bazı duyguların oluşum ve gelişim şekli, eğilimlerin karakteristik şekillenmesini sağlar.
Yönlendirici etki olarak her ne kadar fikir ön planda görünse de düşünce sadece, insanın yaşanmışlık arşivindeki, hayal , anı, deneyim ,birikim gibi argümanlarla hisleri harekete geçiren bir özelliğe sahiptir.
Hareket halinde olan his bağlayıcıdır. Durağan olan ve belleğin de kullanacağı materyaller olan duygular ise, uygun şartlarda harekete geçebilecek reflekse sahiptir.
Bu etki ve tepkiler işleyişinde nitelik, bekraunt alt yapısının neler barındırdığı ile ilgilidir.
İnsan yaşayış evrelerinde birçok malzeme toplar. Bu malzemelerin bir kısmının kontrolü mümkün ise de büyük bir kısmı üzerinde hakimiyet sağlamak kolay değildir.
Örneğin akıl , öfke ve savunma duygusu , bedensel gereksinimlere enerji veren haz duygusu gibi duygular özgün hareket eder. İnsanın iradesine bağlı olarak serbesttirler. Yani, istediğiniz şeyi düşünebilirsiniz. Dilediğinizce öfkelenilir, haklı haksız kendinizi savunabilir, yaşamak istediğiniz her zevke gidecek yolda ilerleyebilirsiniz. Fıtratınıza tanımlanmış olan sınırları aşmak koşulu ile kendinize zarar verebilir, bu duyularınızı yönetim biçiminize göre onlardan istifade de edebilirisiniz.
Dolayısıyla bu duyguların oluşum ve gelişim süreçleri ve pratik ve teorik edinimleri, tavır ve davranış sonuçlarının türünü belirler.
Tüm etkileşime açık olan ve iyi kötü ayrıştırıcı ölçütü bulunmayan akıl duygusu,
Dengesiz gelişen korku, öfke ve savunma duygusu,
Hazların tutkunluğu ile denge noktasını yitirmiş hırçınlaşmış çıkar duygusu, yaşam kalitesini insani nitelik seviyesinden çok aşağı derecelere çeker.
Ve duyguların insanın irade yönetimine bırakılması, tercihlerin içeriğine bağlı sonuçları itibariyle kişiyi sorumlu kılar.
Böylelikle yaşam tarzına göre elde edilen sonuçlar tüm yönüyle duygularımızın etkisi ile ortaya çıkar.
Örneğin, aklın zararlı ve faydalı şeyleri ayırma ve kendisine yararlı şeyleri tercih edebilme özelliği bu noktada verimli kullanılamaz, yanlış şık işaretlenirse, elde edilecek şey düşünce yapısını bozacak ve vaz geçilmediği takdirde, geleceğe ait seçimlerde hatalı tercihlerini sürdürecektir. Dolayısıyla akıl için art-eksi tanımının doğru yapılması ve bilinç onarımı esastır.
Yine bununla birlikte insanın korku, öfke ve savunma duygusu, zararlı şeyleri kendinden uzaklaştırmak ve kendisi için faydası bulunan şeyleri korumak özelliği ile işlemediğinde; bazı karakterler için korku, içine kapanıklığa sebep olurken, bir kısım karakterler için saldırganlık ve yıkıcılığa döner. Dolayısıyla bu duygu için yönetimsel kontrol denetimi gereklidir.
Yine bununla birlikte üçüncü duygu merkez bileşeni olan hazlar ve bedensel zevklerin zararsız ve dengeli konumu, kişi için fiziksel bir menfaat ve hissel bir tatmin oluştururken, pasif kalmak ve ilgisizlikle çöküntüye, güçsüzlüğe nedendir. Ve aşırılıklarla da sınır tanımazlık söz konusudur.
Bu taşkınlık kendisini birçok forma sokabilir. Kabul edilebilirlik adına birçok ritüel üretebilir. Uygun bir izlenim verebilmek için kültür geliştirebilir.
Aynı türden birliktelikler oluşturabilir, savunma geliştirebilir.
Modadan medyaya, medyadan politikaya kadar geniş bir alana uzanabilir.
Sınır tanımazlığın getirdiği, zorunlu öz güven ile hiçbir şeyden çekinmeyebilir. Böylelikle akıl ve savunma duygusunu, aşkınlığının vicdani baskısına yasal durum olarak gösterebilir.
Tüm bu haz ve zevk merkezli parametrelerin bir araya gelmesi günümüzde bilinen ekoller meydana getirmiştir.
Örneğin, varlık değer bozumu bir şekilde gerçekleşmiş kadınlar ve erkelerden çeşit çeşit eğilimleri olan insanlar türemiştir.
Duyu merkezinde gelişen duygusal dejenerasyonun, tüm içsel donanım hücrelerini en küçük noktasına kadar etkiler. Etkileşimin genişlemesi tüm denge unsurları üzerinde bir kuşatmaya neden olur. Ve insan dizginlenemez hislerinin güdümünde adeta kürek mahkumudur.
Olumsuz süreçlerin alan hakimiyeti sağlaması için küçük kıvılcımlar yeterlidir. Çünkü bir şeyi yıkmak, onarmaktan çok kolaydır.
Yüceltmeye yönelik istenç ve irade işlevselliği ise büyük çaba ister.
Birinin kolay elde edilirliği ve sonucundaki pişmanlık yerine, gerekli fedakârlık ve ısrarcı tutumu göstererek korunulan değerlerin ederi gerçek mutluluğu verir.
Evet, tercihler ve sonuçları itibariyle duygu denge noktasını kaybeden ve yitiğini giderme arzusu içinde olmayan ya da nasıl onaracağını bilmeyen ve bunun için kendini hazır hissetmeyenler için sakin ve duru bir hayattan bahsetmek imkansızıdır.
Çaresizlik duygusunun her yeri kapladığı bir yerde, umut etkinliği oluşmaz. Direniş gerçekleşmez. Ve negatif kırılmanın derinliği artar, sorunlar daha da büyür.
Deneyimsel veriler ve yapılan gözlemler net olarak gösteriyor ki, insan hayatını bambaşka forma sokan şeylerin başında, denge hassasiyetinden uzaklaşmış cinsel ve cinselliğe yönelik yaşam gelmektedir. Doğal görünen ve çeşitli boyalar sürerek kendine bir kimlik kazandırmaya çalışan tüm faaliyetlerin arka planında bedensel olan bu hazların edinim anlamı bulunmaktadır. Sonuç olarak bu duruma tatmin arayışlarına duyusal eğilimlerin işlevse çıktısı diyebiliriz.
Fakat bu duygunun işleyişinin üst ve alt katmanlardaki esnek kabul durumunun dışında, birçok problemler de gelişebilmektedir.
Ve problemlerin çözümü hakkında net bir yöntem ve bilgiden söz edilememektedir. Çünkü süreç gelişiminin birçok boyutu bulunmaktadır. Çok küçük detayların bile genel oluşuma etkin aktarımları olmaktadır. Bu aktarımları kalıtımsal ve tesirli kılan şey ise insanın duyusal anatomisinin sinir uçlarına temas etmesidir.
Özetle cinsel çarpıklığa neden olan Psikolojik etkileşim genel şartlarla gelişebilirken, aktarım şeklindeki devinimlerin çok kapsamlı bir yapısı bulunmaktadır.
Günümüzde bu sorunların, olumsuz gelişmelerin ve sonuçlarının çok değişik türlerini görebilmekteyiz. Bireyler, aileler, toplum ve nesil sağlığı olarak dikkat çekici kayıplar yaşandığı ciddi bir gerçek.
Bununla birlikte bu problemlere yönelik erken dönem evrelerinde önleyici çözümler geliştirmek mümkün.
Sonuçlara yönelik ise, onarıcı uygulamalar zor süreçler barındırsa da devrimsel karar ve kararlığa ait devam iradesinin desteklenmesinden doğabilecek dönüşümler ümit edilebilir.
Murat Safitürk