İnsanın içsel dünyasında gelişen çatışmaların temel nedenini, kişisel anlamda beklenti, dış etken olarak yönlendirmeler oluşturur.
Beklentinin gerçekleşmemesi bir çatışma sebebi olduğu gibi, erişim aşamalarının her biri de ayrı bir çatışma merdivenidir.
Gerginlik, agresif tepkiler, yıkıcı davranışlar beklentilerin ve dış etken unsurlarının insanı provoke etmesine bağlıdır.
Çünkü bayağı yaşam algısı ile türetilen yapay dayatmalar mücadelecidir.
Yeterliliğe bağlı dinginliğin atmosferinin sağladığı yaşam alanı bu algı tarafından kavranamaz.
Bu nedenle kendi varlığını sürdürebilmenin bencilliği ile sürekli yenilenen ve yinelenen gündem üretimini devam ettirir.
İnsan kendi ilgi alanının nasıl oluştuğu ve kurulan etki bağlarının niteliği hakkında düşünme konusunda başarılı olabilirse, aslında tüm etkinin kendi ilgisi ile meydana geldiğini, etkilendiğini düşündüğü şeylerin hiçbir yaptırım gücünün olmadığını fark edebilir.
Örneğin andiroit bir dünya pencere açan ve bizim için aslında olmayan bir evreni avuçlarımıza taşıdığı yanılgısı ile çokça zaman geçirdiğimiz ortamdan, ileriye davet eden ilgi tuşuna dokunmayarak, sunulan şeylerden gözlerimizi çevirmek suretiyle tamamen uzaklaşabiliriz. Kendi hayatımıza dönerken o uçsuz bucaksız zannettiğimiz kargaşayı bir parmak ucu hareketi ile karanlıklar içinde bırakabiliriz.
Yani yapıcı irade yıkıcı etkiyi engelleyip, onarıcı beslenmeyi elde etmekte büyük role sahiptir.
Eğer tekrar o dünyaya dönmek istersek, yine bir refleks hareketle kendimizi orada bulabilir ve bizim olmadığımız süre içinde onlar için hiç bir şeyin değişmediğini görebiliriz.
Yani bizim içim önemli zannettiğimiz hiçbir şey için asla önemli değiliz. Sadece bu endüstrinin tüketici panelinden ibaretiz. Yerimiz boş kalmayacak. Çünkü ilgi sermayesi ile desteklediğimiz insan tüketimine dair acımasız üretim devam etmektedir.
Kısaca insan gerçek ihtiyaçları konusunda bilgi sahibi olmadığında, hem ihtiyaçları hem de Satınalma prensipleri üst akıl tarafında belirlenir.
Yine insanın doğru yanlış ayırımı yapabilecek akıl ölçeği sağlıklı çalışmadığı zaman, başkalarının yönlendirdiği doğru ve yanlışların benimsenmesi kaçınılmazdır.
Bu bağlamda girdiğimiz rekabet, türlü yapay gerekçelendirmeler ile vaat edilene erişmek için feda etmeye hazır olduklarımız, duygularımızın cebinde metelik bırakmayan hırslarımız, sonu ne olursa olsun önemi yok diye fikrimizi kuşatma altında tutan hislerimiz, hem bireysel hem de evrensel olarak kontrollü bir şekilde bulaştırıldığımız çatışmalarının kaynağını oluşturmaktadır.
Yani üretilenler için tüketici formunda olmamız gerektiğinden ve tüketim bir gereksinim etrafında temin edildiğinden uyarılmış iştah ile var olmamız önemlidir.
Ve böylelikle istatiksel veri tanınmışlığından ibaret olan statümüz oluşur.
Dolayısıyla piyasa canlılığını sağlamak için; hem üretim hem satıcı hem de alıcının aktif bir şekilde aksiyon alması için sistem tarafından gereken her şey yapılmaktadır.
Ancak konu ve konumumuz itibariyle tüketilen tüketici olmamız, oyun kurucular tarafından çatışma alanına sürülmemiz ve bu alanda tüm enerjimizi kaybetmemizin bize verdiği zarar hayatımızı ilgilendiren bir öneme sahiptir.
Üzerimizden yarar sağlayıcıların planlarının devamı için kendimizden vaz geçiyor olmak, düşmanlarımızın başarılarının göstergesidir.
Tuhaf olan- yukarıda da söylediği gibi- tüm kazançlarını bizim ilgimizden elde ediyor olmalarıdır.
Oysa ilgi ve merakımızın yönü kendi gerçeğimize dönse, varlığımızı hiç kimsenin emeli doğrultusunda kullandırmamanın ve posası çıkmış bir meta gibi bir tarafa fırlatılmamanın onurlu farkındalığını elde edebiliriz.
Evet, hayatta ki varlığımızın bir çatışma için olmadığını anlamak yeniden gerçek bir yaşama başlamamıza güç kaynağı oluşturabilir.
Bunun için dünyaya göz açmanın genel işleyişine bakmak gereklidir.
İnsanın hayata merhaba demesi esnasında, annesi, babası, sağlık koşulları, giysileri, ihtiyaç duyacağı sevgi, fedakârlık gibi tüm gerekçeler hazırdır. Bu yine genel olarak insan dışındaki canlılar içinde yaklaşık değerlerdedir.
Söz edilen çerçevenin biraz dışına çıkıldığında dünyanın tüm içeriği ile hayata yardımcı bir donanım ve amaca sahip olduğu görülecektir. Yaşam için gerekli olan; havadan suya, büyüme ve gelişimine uygun yiyeceklerin görev yerlerini almış olduğuna şahitlik ederiz. Tüm samanyolu galaksisinin ve evrende galaksilerin uzayın mavi boncuğu olan dünyanın güvenli yolculuğunu sağlamak için uyum ve itaat içinde hareket ettiklerini izleyebiliriz.
Yani yaşamımızı devam ettirmek için hiçbir çatışma içinde olmadığımız gerçeği ile birlikte, kaynak erişimi için hırstan ve öfkeden kurtulmuş biraz çaba yeterli olacaktır.
Bunun dışında algıya zorlandığımız dünya mücadele dayatması ise;
Her şeyi düşman olarak görmeye,
Çıkar koruyucu öncül savunmanın saldırganlığına,
Sadece benim olsun veya bana hizmet etsin anlayışının getirdiği paylaşıma kapalı olmaya,
Güvensizlikten doğan çeşitli kaygı bozukluklarına,
Okumak ve kendine kültürel yatırım yapmak yerine, fiziksel hazların peşinde gitmeye,
Özgün, yapıcı ve üretici düşünce yerine güdülmeye yönelik akıl tutulmasına,
Seçici ve değerlendirici irade gücünün verdiği kişilik olgusu yerine, üzerinde hiçbir emek ve değer olmayan tüketim diktasına,
Hayatını idare etmek, süreçleri yönetmek, deneyimlerle pekişen ayrıştırıcı özellik yerine, yönlendirilen bir zaaf içine girmeye,
Savunma, karşı koyma, ret etme gibi tepkisel fonksiyonların kattığı şahsiyet kararlılığı yerine, sorgusuz itaat eden bir pasifliğe,
Amaç ve hedef bağlamında planlı hareket edebilme, bir misyona veya bir dava ve iddiaya sahip olan entelektüel bir bireyden, hiçbir birikim ve fayda üretme yetisi olmayan bir türe dönüşmeye,
Kendisine güvenilir, cesur bir şahsiyetten, kendisine güvenilmez korkak bir kimliğe bürünmeye kadar olumsuz etkisi olan bir yapıya sahiptir.
İnsani özelliklerini ve yaratılış değerlerinin savunma mekanizmasını yitiren bir birey, gerek dışarıdan gerekse niteliği yıpranmış kendi öz benliğinden gelsin hiçbir yıkıcı teklif ve önermeye karşı koyamaz.
Sorusu sorulmayan cevaplar gizlenirler.
İsteklilik gösterilmeyen anlamlar, anlaşılmayacak şekilde örtülürler.
Bedensel hazların tutkunları, ruhsal ve kalıcı zevklerin erdeminden uzaklaşırlar.
İnsanın gerçeğine ait ve içinde hiçbir kişilik barındırmayan dayatmalara alışmak, içsel donanımları işleyemez hale getirir.
Böylelikle çok yönlü olarak ortaya çıkan zayıflık, kırılgandır ve yenilgiye açıktır…
Bu nedenle insan, her önünde bulduğu şeyi alıp koynuna sokmamalıdır. Her yapılan teklif ve daveti olduğu gibi kabul etmemelidir. Kendisini etki altına alan şeylerin onu nereye doğru götürdüğünü anlamak için dikkatli olmalıdır.
Doğru dostluklar, iyi arkadaşlıklar, destekleyici ilişkiler kurmak önemli olduğu gibi, yardıma ihtiyaç duyduğunda ötelemeden güvenli gördüğü limanlara sığınmalıdır.
Evet, çatışmalar birilerinin amacına hizmet eden sistemli ve planlı hareketlerdir. Eğer kendinizi düşünme ve karar vermenizi engelleyerek karanlık yerlere doğru sürükleyen insan faktörlü bir çatışmanın ortasında bulursanız, hiçbir aksiyon almadan kendi çatışmasızlık ortamınıza geçmeye çalışınız.
Not: Hayat içinde olan zıtlıklar bir biri ile bir çarpışma ortamına girdiklerinde, sonuç olarak mükemmelliği netice verirler. Yaşam döngüsünün kendi işleyiş sistemine ait bu yapısal form bütünselliğin bir parçasıdır. Oluşumları sebeplere bağlı olsa da hakiki nedenleri yaratıcı iradenin belirlediği niteliğe göredir.
Murat Safitürk