Değerli dostlar , konuyla ilgili başlık site menüsünde İntihar Özel / Suicide başlığı altında giriş yazısı ile tanımlanmıştır. Bu yazının okunmasını tavsiye ederim. Çünkü konuyla ilgili bundan sonraki paylaşılacak ve detaylandırılacak BLOG YAZILARI, giriş yazısının içerdiği amaç ve yöntem bağlamında devam edecektir.
İntihar Düşüncesinin Gelişimi (özet)
İnsan yapısı itibariyle birçok duyguya merkez olmakla birlikte, akıl itibariyle de gördüklerinin sorgulayan ve anlamaya çalışan bir özelliğe sahiptir.
Hayat ve içindekilerle olan bu yaratılış muhatabiyeti, fikri ve eylemsel açıdan birçok karşılığa tabi olan iletişimi istemli istemsiz gerçekleştirir.
Düşünce ve eylem ne olursa olsun ortaya çıkan sonuç, kişinin yaşam kalitesini, hayat niteliğini ve varlık nedenlerini oluşturur.
Bu bağlamda hayat yolcusunun doğasında olan duygu ve zihni donanımı, gelmiş olduğu dünyayı algılayabilecek, varlık dilini anlayabilecek ve yaşam döngüsünü idrak edebilecek bir yapı kazanmasına bağlı olarak, gerekçeli yaşama niteliğine sahip olur.
Eğer insan yapısında olan;
Beden ve ruh boyutlarında olan özelliklere gerçekçilikle yaklaşılmadığı ve onların gereksinimi olan, keşifler, tahlil ve teşhisler yapılmadığı zaman, yapay takviyelerle insanın içsel öz kıyımı başlar. İçsel öz kıyımın başlaması ile birlikte fiziksel intihar şartları da hazırlanır.
İnsan doğasında olan temel donanımların kavramsal tanımları
1- Akıl: doğru ve yanlışı anlaya bilme, iyi ve kötüyü ayıra bilme özelliği,
2-Kalp: Sevme, üzülme, sıkılma, sevinç, öfke, rahatlık gibi hislerin bulunduğu merkez,
3-Vicdan: kalpte bulunan duyguların görüldüğü, ortaya çıkmak suretiyle etki oluşturduğu yer,
4-İrade: eylem veya tavrın tercihi, karar verme ve uygulama kabiliyeti,
5-İdrak: anlayış, kavrayış, farkına varma ve bilmek niteliği,
6-Ruh: Canlılık, yaşamın enerji kaynağı,
7-Görme, işitme, koku, tat ve dokunma bileşeninde somut bedensellik,
8-Soyut ve somut donanımların birlikteliğinin sonucu olan insan toplam varlığı.
Özet tanımlarla ifade edilen ve birçok alt şubesi olan bu donanımlar, insanın hayatı karşıladığı, yorumladığı, alışveriş yaptığı, iletişim içinde olduğu her şey ile onu ilişkilendiren, değer ve sonuçları olan bir bütünselliktir.
Bu noktada yaşam kalitesini meydana çıkaran ve sağlıklı hayatı temin eden esasların pozitif işlevselliği sağlayan, doğal yapının formülüne uygun tercihler, eylemler, bilgelik, olgunluk ve nitelikli yaşam sezgileri ile yaşamsan döngü içerinde diyalog içinde bulunulan her şeye doğru karşılıklarda bulunmaktır.
İnsana ait donanımların işlevsel özelliği
İnsan yapısında bulunan duygu ve donanımların sağlıklı işleyişi, his ve düşünce merkezindeki bilmek, kavramak, anlamak ve isteklilik iradesin varlık dünyasının gerçeği ile tanımlanması ile mümkündür.
Çünkü her bir donanım, diğeri ile yaşamsal koordine ve bağ içindedir. Bu doku doğru beslenmediğinde diğer duyguların sağlıklı çalışmasına engel olmaktadır. Bu neden ve realitenin kılavuzluğundan yola çıkarak her duyguya ait gereksinimin temin edilmesi bir zorunluluktur.
Örneğin Akıl, iyi ve kötüyü ayırt edebilme, sahibi hakkında yarayışlı şeylere yönelme ve zararlı şeylerden uzak kalınması tanımını yapabilmesi için sağlıklı bir işleyişe sahip olması gereklidir.
Bunun için aklın iz’an denilen görüş açısının olumlu ve olumsuz şeyler hakkında bilgi sahibi olması esastır.
İyi ve kötü şeyler her insan için aynı özelliktedir. Bunun için çok farklı görüş açısına ihtiyaç yoktur.
Çünkü insanlar genel olarak aynı şeylerden zarar görür, aynı şeylerden fayda sağlarlar. Farklılığı ortaya çıkaran şey ise, zarar ve fayda görülen şeylerle olan ilişkiler bağlı tutum ve davranışlardan çıkan sonuçlardır.
Aklın olayları doğru açıdan ele alabilmesi, artı-eksi ayrımını yapabilme alt yapısını oluşturan biricik unsur, yaşanmışlık birikimlerinden elde edilen verilerdir.
Bu verilerin toplumlara aktarılış şekli çok çeşitlidir. Gelenekler, ritüeller ve benimsenmiş efsaneler bu alanda önemli yer tutarken, dinlerin insanlığın gelişim evresiyle birlikte getirmiş olduğu tanımlarda ciddi bir alana sahiptir.
Burada ki değerlendirme ölçüsünün iki temel ayağı vardır.
Birisi; işin olur ve uygulanabilir yanı ile akla uygun olması,
Diğeri ise, eylemsel bağlamda yapılabilir niteliğinin bulunmasıdır.
Yani elde edilen ve aktarılan bilgiler ve önermeler yaşam gerçekliğine sahip olup olmaması ile uygunluk noktasındaki gerçekliliktir.
Eğer devinimin böyle bir özelliği olmaz ise tüm deneyim ve içerdiği literatür âtıl kalır. Âtıl olan her şey ise kendi yokluğu ile birlikte barındığı alanı da karanlığa sürükler.
Dolayısıyla aklın sağlıklı bir noktada durması ve ayrıştırma eylemi ile duyguları hakiki bir şekilde harekete geçirebilmesi için doğru tanımlara ihtiyacı vardır.
Burada en kısa ve gerçek hayat tanımı insanların ortak özellikleri ile birlikte, yaşamda dokundukları her şeyin de aynı niteliklere sahip olması gerçeğidir. Bu birlik dairesi her insan için hayatın kapsadığı alan genişliği içinde aidiyetten gelen eşit bir birliktelik dayanışmasını temin eder.
İkici olarak, görünen ve temas edilen dünyanın tüm varlıklarında olan özelliklerin bir rastlantılık ve basitlik içinde olmadığının farkına varılmasıdır.
Çünkü her varlık bir sanat, incelik ve kendine özel nitelik ve mükemmellik barındırır. Dış bir etken nedeni ile yer değiştirmediyse tam da olması gereken yerdedir.
Hiçbir tesadüf oransal harikalığı sonuç veremez. İşleyişin harikalığı düzenin varlığını ortaya koyduğundan, düzen hakkında olan bir farkındalık yaşamsal bir güven tesis eder.
Özetle aklın sağlıklı işleyişinin sağlanması için birlik noktalarının belirlenmesi ve rastlantılar algısının değişimi gereklidir.
Diğer bir donanım olarak kalp, barındırdığı hislerin hareketliliğinde sürekli değişim halindedir. Bu yönüyle onu en çok etkileyen şey ise aklın yapmış olduğu değerlendirmeler sonucu ortaya çıkan duyguların oluşturduğu gel-gitlerdir.
Sağlıklı bir kalp ritmi için aklın doğru bir işleyiş ve güvenli bir kılavuz özelliğini kazanması gerektir. Böyle bir yapının tesis edilmemesi durumunda kalbin duygusal yorgunluğu meydana çıkacak ve bu sonuç ise duyguların kendini dışarı taşıyarak gösterdiği vicdani merkezde kaos ve sıkıntılar meydana gelecektir.
Bu çıktı sonucunda idrak denilen kavrayış merkezi sağlığını yitireceğinden, irade tercihlerinde yapay edinimlerin kolaylığını esas alarak, yaşam merkezine enerji sağlayan ruhsal özelliğin üretken niteliğinin bozulmasına sebep olmakla, kaçınılmaz bir şekilde yaşamsal enerji kaybı ile içsel ölüm gerçekleşecektir.
Donanımın birbiri ile olan bağlılığından, etkileşimin yapıcı ve yıkıcı etkisi bireyden içinde yaşadığı topluma, içinde yaşadığı toplumdan var olduğu dünyaya kadar geniş bir alanda hissedilir.
Büyük ve geniş infialler bu birikimlerin sonucu olarak tüm insanlığı çok yönlü olarak baskı altına alır. Bu baskının eziciliğinden kaçış veya oluşan boşluğun hacimsel büyüklüğünün meydana getirdiği tedirginlikler, yaşamsal tutunuş gerekleri için kişisel ve toplumsal sorunlar türerler. Problemlerin oyalayıcı etkisinin sağladığı stresin sorumlulukları öteleme özelliği olduğundan, duyusal uyuşma, düşünsel anestezi için genelde kaos tercih edilir.
Oysa düşünce ve duygular arasında doğru iletişim sağlanabilse, tüm bu olumsuzluklar yerini içsel barış ve evrensel uyuma bırakacaktır.
Bu bağlamda doğru noktada durmak ve ihtiyaçları doğru bir şekilde karşılamakla, yaşam üzerinde çatışmasız bir hakimiyet, kontrollü bir idare kazanımı elde edilebilir.
Demek ki; insan donanımları sağlıklı beslendiğinde, doğru tanımlar ile idrak bilgeliğine ulaşıldığında, irade yeteneği pozitif tercihler üzerinde kabiliyet edindiğinde duygu ve düşünceler arasındaki sağlıklı iletişim yaşam enerji merkezini canlı tutacaktır.
Böylelikle iç dünyasının fonksiyonel yönlerinin farkına varan bir birey, kendi dışındaki dünyanın da bir plan ve sistem üzerinde dakik faaliyetini gözlemler.
Bu gözlemle insan ,tüm varlıklar ile birlikteki varoluşun barış kaynağına ulaşır.
Murat Safitürk