Bir yer değişimi,
Belki bir arınış öyküsünün ilk adımı,
Belki yeniden başlamanın adam akıllı bir gerekçesi,
Belki de yenilenmenin baş edilemez gerekliliği…
Ya da bir keşif,
Bir iz sürüş heyecanı,
Bir var oluş coşkusunun kendini buluşunun üzerimize sıçrattığı mutluluk pırıltıları,
Yepyeni bir isteklilik halinin durdurulamaz etkisi..
Her ne olursa olsun bir şeylerin yerini değiştirmek veya birkaç şeyle beraber kendi konfor alanımızdan uzaklaşmaya cesaret göstermek, alışkanlığın sağladığı körlüğün aşılmasına neden olur.
İnsanın kendinin ve hayatın farkına varmadan yaşamasının sonucunda bir sorun olmasa, belki üzerine düşmemenin bir anlamı olabilir.
Oysa her anlamsız geçen gün ve zaman dilimleri yaşam kalitesini düşürmektedir.
Ve bu nedenle, İnsanın olgunluk ve değer ihtiyacını besleyecek ömür dakikalarının geçmişten geleceğe taşıyabileceği kıymet yüklü anlar olamayacaktır.
Bunu kim ister ki?
Belki her bir yeni günün bir fırsat oluşunun asıl sebebi, gerekli yaşamsal düzenlemeyi yapmak içindir.
Yine her bir yeni gün, yeniden doğuş anlamında yeni bir sen/ben/biz olmanın tazelediğinden istifade edebilmek için tanınmış ve belirlenmiş süreli haklardır.
Her bir nefesin çağırdığı diğer bir nefes, hayatın tertemiz soluduğu yeni umutların heyecanının gösteren yaşam döngüsüdür.
Etrafımızda ne olduğunu bilmediğimizde ve farkındalıkla yeni bir yaşam tarzına geçişte bulunmadığımızda, kaçınılmaz ve sert rüzgârların kırıcı ve yıpratıcı etkisinde kalabiliriz. Böylesi gelişimlerin yıkıcılığından korunmak için gerekli tedbirleri almak insan aklının gereğidir.
Evet, nasıl ki dünyanın fiziksel yüzünde mevsimlerin döngüsü ve her mevsimin kendine göre oluşturduğu değişim dönüşüm gerçeği vardır. İnsan içinde aynı bu mevsimler gibi ruhsal dönüşümleri ve etkileşimleri sağlayan manevi iklimler söz konusudur.
Bu iklimlerin getirileri gerek kişinin, gerekse toplumun ağırlıklı olarak kendi doğal yapısına verdiği zarar veya sağladığı katkıya göre olur.
Eko sistemin bozulması sonucunda tabi dengelerin kaybolması afetlerin meydana gelişine zemin hazırladığı gibi, insan yaratılış niteliğinin bozulması ruhsal dengenin bozulmasını netice verir.
Yani insan için durağanlık ve sabit kalma ısrarı ile değişim çekincesi, içsel deformasyonun olumsuzluk üreten kaynağını oluşturur.
Depresyonun en etkin nedenlerinden biri, durum değişikliği gerektiren durumlarda gerekli refleksi gösterememektir.
Örneğin fırtına başlamadan biraz önce terkedilmesi gereken bir sandalı terk edememek, kasırgaların başlamasına ramak kala güvenli bir yere sığınamamanın getirdiği açıkta ve açıklıkla kalmak hali gibi…
Evet, tüm bu yorucu ve sorunlu durumlarla baş başa kalmamak için, kendi değişim gereğini olumlu bir gerekçe ile belirleyip lazım olan adımları atmanın tek karşılığı, giriş kısmında değinilen sevimli oluşumların hayata katacağı pozitif değerlerdir.
Çünkü isteklilik ve yapıcı iradenin karar ve faaliyete geçişi, yaşama tanımlanmış yapıcı ve onarıcı niteliğe erişimi sağlar.
Unutulmamalıdır ki; tüm kazanımsal değişim ve dönüşüm sonuçları için bireysel irade ve katılım gösterilmesi şarttır.
Çünkü her şey insanın kendine yönelik keşfi ve yaşamca mükemmellik noktasına varış ile ilgilidir.
Böylelikle insan kendine karşı sorumlu kılınmıştır.
Murat Safitürk