İnsan yaşamının bazı evrelerinde dönem dönem yalnız kalır.
Bu durum yaş almaya bağlı olarak ilerleyen günlerde kendini daha çok hissettirir.
Genel itibariyle zaman ve zaman dilimi içinde ilgili olunan alan sorumlu tutulur.
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı, her yanı bir vefasızlığın sardığı gibi serzenişler ağırlığını ortaya koyar. Ve ne olursa olsun bu yalnızlık çizgisi dokunduğu her yerde daha da derinleşir.
Yitirimlerin aldığı ivme sürekli bir şekle girer.
Hayat kendi varlık koşulları ile bir sona doğru akar gider.
Bu nokta da yalnızlık hissi dokunaklı bir telaş ile sahibini yormaya başlar. Yaşamın renkleri solar. Hüzün iklimi hazan mevsimini sahneye taşır.
Bu bağlamda her şey yalnız kalmayı tanımlayan bir atmosfer içinde görünse de aslında olan şey; var oluş planınca yalnız bırakılmaktır.
Bu geçişe, sonsuzluk öncesinin duyusal ve durumsal analiz eşiği diyebiliriz.
Bilinçli ele alışlar birçok kazanımı netice verir.
Ve insanın kendi ile gerçek yakınlığı gerçekleşir.
Ünsiyet olarak da tanımlanan bu sonuç önemli bir iç barış fırsatıdır.
Her şeyin güzel yanını görebilmek dileğiyle…
Murat Safitürk