Mizaç; hem psikolojik hem de fizyolojik yapının mizaç üzerindeki etkisi açıdan eski çağlardan beri tartışılan bir fıtrat niteliğidir. Bizim ele alacağımız yönü itibariyle ve en basit tabiriyle HUY veya HUYLAR diyebiliriz.
Bu geniş konuyla ilgili olarak ortak nokta birleşen ve iki kısımda toplanan tanımları şöyle özetleyebiliriz:
Birincisi : İrade dışı olan mizaç ; doğuştan sahip olunan özellikler, yetenekler ve davranış eğilimleridir. Bunların her biri insanın tabiatına ait özelliklerdir.
İkincisi: Tercihler, yaşam tarzı ve etkileşimlerle elde edilen ve ikinci tabiatı diyebileceğimiz karakterin oluşumudur. Böylelikle mizaç, hilkat altyapısı üzerine tercih edilen ve etkileşimde bulunulan şeylerin özelliğine göre şekillenip kendini gösterir.
Bu bağlamda yaratılış ve fıtratın mayası itibariyle mizaç nitelik ve takdir ölçüsünde adil bir denge üzerinde var edilmiştir.
Bununla birlikte, Üst, Orta ve Alt seviyelerde bulunabilme yapısına sahip olarak:
iyi ve kötü şeyleri bir birinden ayıt edebilmenin akıl gücü,
Tehlikelerden korunmak, savunmaya sevk eden kuvvet duygusu,
Yemek, içmek, iştiha, bedeni isteklere yönelik, şahsi menfaat duygusu gibi düşünce, tasarım, niyet özelliği olan hareket merkez kuvvetleri tercihler ve eylemler noktasında serbest bırakılmıştır.
Bu donanımın bulunduğu katmanlardaki özelliklerinin bilinmesi, denge noktası niteliğine göre davranılması ve doğru istikametin tesis edilmesi hayat kalitesi anlamına gelir.
Çünkü bu duygularla yapılan tercihler ağırlık merkezinin yerini değiştirip, eğilim ve fiillerin yönünü belirler.
Mizacın ham hali iyi ve kötüyü idrak etme bilincinde değildir. Ancak işlenmeye hazır hayata ait kabiliyetler bütünüdür.
Yaratılış özelliğine bağlı gelişim noktasında değişime açık olup, çeşitli huylar kazanma eğilimindedir. Bu yatkınlık ise; eğitim, telkinler, yönlendirmeler, kıyas ve ispatlamalar gibi hususların deneyimselliğinde biçimlendirilebilir.
Her insanda olan fıtri eğilimler, yaşamsal edinimler, karakteristik özellikler, zayıf ve güçlü yönleri ile kendi içinde bir denge oluşturabilecek mahiyettedir.
İradeyi besleyen hakikat analizleri, lehinde ve aleyhinde olanları ayırt edebilmenin akli özelliği, temizlik, masumiyet ve şefkati barındıran kalp penceresi, ruhun pak niteliği, insanın hevesi ile yönlendiği zararlı şeylerin önünü kesebilir ve onu iyilik güzelliğe sevk edebilir.
Böylelikle sağlıklı, dengeli bir mizaç olumsuz etkenlerden korunabilir.
Yine bununla birlikte, insanın zaaflarının galip gelmesi, eğilimler ile dengenin bozulması, iniş çıkışlardaki ağırlık etkisi, etkileşimlerin türü ve baskısı, savunma hattını kırabilir. Ortaya çıkan olumsuz tesir havası tüm asabı abluka altına alabilir. Hatalar meydana gelebilir.
Ve mizaç bu enkaz altından inanç ve umutla çıkamaz ise, mağlup hislerin ümitsizliği ile tüm donanımsal niteliğini kaybederek bozulur.
Kendisine mutluluk verecek, yaşantısının iki kapılı tüm menzillerini aydınlatarak asalet ve güven ışığını temin edebilecek zenginliği, benlik tercihleri ile sefalete dönüştürüp yoksulluğa çevirir.
Mizacımızın yapısal niteliğinde olan doğal saflık, birçok faktörlerle çeşitli formlara girmektedir. Her girilen etki alanı fıtratın uygun olmayan şeyleri ret etme ikazı ile karşılaşır. İçine yük olan ve rahatsızlık veren her şey bir yanlışlıktan haber verir. Bu alarm hali kendi dili ile dönüş zamanına işaret eder.
Evet;
Huylar tutkuların bağlandığı direklerdir.
Tercihler huyların nev’ini belirler.
Zaaflar iradenin kırılma noktasıdır.
Mizacın bozulması ve iflah olmaz bir hale dönüşmesinde en büyük etki, düşkünlüklerle göz bağlayan inatçı ve anlayışsızla yapılanmış aymazlık halinin devamıdır.
Çok küçük şeylerle başlayan nice alışkanlıklar, akli pişmanlık ve duyusal iticilik gösterilmez ise bir zaman sonra baş edilmesi güç bir hale dönüşür.
Zaman ve zemin tercihlerimiz ve bu tercihlerle ortaya çıkan yaşam tarzımız, düşünce dünyamızın meşgul olduğu şeyler, takip ettiğimiz konular, izlediklerimiz, ilgilendiğimiz şeyler, tür ve nitelik açısından manevi yapımızı yoran ve üzerimize bir çok ağırlık bırakıp kalbimizi ezen bir yapıya sahiptir.
Oysa varoluşun gerçek formunu korumak ve mizacı doğru ve güzel şeylerle beslemek, yetenekleri iyi sevk edip bu bağlamda bir karakter ortaya koymak ve yıkıntıları onarmak seçkin bir şahsiyet oluşumunda hakiki bir değerdir. Ve buna değer……….
Murat Safitürk