Toplumsal dokuyu etkileyen değişken ve iyi tanımlanmamış akımlar çoğu zaman pek de iyi sonuçlar doğurmaz.
Bu hareketlerde, yıkıcı ve bozucu olmanın yapısal kolaylığından gelen bir başarı da söz konusudur.
Bu alanda çalışan toplum mühendisleri projelerini insanların gelişmemiş ve keşfedilmemiş duyusal reflekslerine göre hazırlarlar.
İnsan, erişim kolaylığı nedeniyle niteliksiz basit şeyleri düşünmeden tercih etme eğilimindedir.
Hangi etki faktörleri yoğun olarak mevcutsa, karakter o kodlamanın kodlarını alır. Ve çok kısa bir süre içinde kendi kişiliğinin birikimini bir davranış kalıbı olarak sergiler.
Ve strateji gündem ve içerik üretmeye devam ediyor.
Çünkü arz talebi karşılıyor.
Bu planlamanın arkasında ideolojik bir anlayış da olsa, endüstriyel bir dayatma da olsa bu teknik işliyor.
Çünkü etki altında doğal gelişiminden yoksun bırakılmış bir duygu ve düşünce sistemi etkileşime açık bir yapıya sahiptir.
Peki insan duygu ve düşüncesi tamamen savunmasız mıdır? Hayır, değildir.
Bu bağlamda elimizde olan direniş donanımları şunlardır.
Yaratılış, kendine yapısına uygun gıda ile besleniyor ve aynı şekilde ruh yapısına uygun giysiler giyiyorsa, yabancı şeyleri benimseyip kabul etmez.
Bununla birlikte değerlerin nitelikli tanımı kendisine yapılmış ise, değersiz şeyler merak etkinliği dışında bir şey oluşturmaz ve kalıcı temas sağlayamaz.
Seyirci yoksa sahne kapanır.
Olumsuz şeylerde geçişler olduğu gibi, olumlu iyi şeylerde de olumlu etki yaratan geçişler vardır. İyi şeyler bulaşıcıdır.
Yeter ki insanoğlu sorumluluk alma iradesine ve bilincine sahip olsun, ritmik işlevselliğini sürdürsün ve onarıcı amacını korusun.
Murat Safitürk